Endometriozis sık görülen ve hormonlarla ilişkili kronik bir inflamasyon hastalığıdır. Doğurganlık çağındaki kadınların yaklaşık %15’ini etkileyen bu durum, yalnızca fiziksel değil, ruhsal ve sosyal sağlık üzerinde de ciddi etkiler yaratabilir. Endometriozisin kesin nedeni tam olarak bilinmese de, bağışıklık sistemi bozuklukları, hormonal dengesizlikler, genetik yatkınlık ve inflamasyonun hastalığın gelişiminde rol oynadığı düşünülmektedir.
En yaygın belirtisi karın bölgesinde kronik ağrıdır. Vakaların %30 ila %50’sinde infertilite de görülmektedir. Dismenore (ağrılı adet görme), disparoni (ağrılı cinsel ilişki), disüri (ağrılı idrar yapma) ve diskezi (ağrılı dışkılama) gibi semptomlar eşlik edebilir. Beslenmenin diyabet, kalp damar hastalıkları gibi kronik hastalıklar için hem korunmada hem tedavide önemli bir yeri olduğu bilinmektedir. Beslenmenin endometriozis üzerine etkisi merak edilen ve araştırılan bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Peki bilimsel çalışmalar bu konu ile ilgili neler söylüyor? Birlikte inceleyelim.
Bitki bazlı beslenme ve olası koruyucu etkiler
Bazı hipotezlere göre, sebze ağırlıklı beslenme endometriozis riskini azaltabilir. Bu etki, hastalıkla ilişkili bazı genlerdeki DNA metilasyonunun düzenlenmesiyle açıklanmaktadır. Öte yandan, pestisit gibi çevresel toksinlerin bu riski artırabileceği düşünülmektedir. Bu nedenle; mutlaka sebze tüketilmeli ancak pestisitler konusunda dikkatli olunmalıdır.
Meyve ve sebzeler, serbest oksijen radikallerini azaltan antioksidanlar içerir. Bu da inflamasyonun baskılanmasına ve dolayısıyla endometriozis riskinin düşmesine yardımcı olabilir. A, C, E vitaminleri ve folik asit gibi antioksidanlar bu bağlamda öne çıkmaktadır. Bitki bazlı beslenme vejetaryen veya vegan beslenme modellerini benimsemek demek değil sofralarda mevsimine uygun, her renk sebzeye yer açmak ve gün içerisinde 1-2 porsiyon meyve tüketmek anlamına gelir.
Trans yağlar ve artan inflamasyon riski
İşlenmiş ve kızartılmış ürünlerde sıkça bulunan trans yağlar, sağlık açısından olumsuz etkilere sahiptir. Bu yağlar, TNF-alfa, interlökin-6 ve C-reaktif protein gibi inflamatuar belirteçleri artırarak inflamasyonu tetikleyebilir. Diyetle alınan trans yağların endometriozis riskini artırabileceğini gösteren çalışmalar mevcuttur.
Omega-3 yağ asitleri: İyileştirici potansiyel
Balık, ceviz, fındık, keten tohumu, yeşil sebzelerde bulunan omega-3 yağ asitleri inflamatuar sitokinlerin ve prostaglandinlerin düzenlenmesinde önemli rol oynar. Araştırmalar, bu yağ asitlerinin endometriozis lezyonlarının çoğalmasını engellediğini göstermektedir. Hem omega 3 kaynağı olan yiyecekleri günlük beslenme rutinine eklemek hem de doktorunuza danışarak omega 3 takviyesi kullanmak iyi bir fikir olacaktır.
D vitamini ve bağışıklık sistemi
D vitamini, bağışıklık sistemini dengeleyici etkileriyle bilinmektedir. D vitamini eksikliğinin inflamatuar hastalık riskini arttırmasının endometriozis üzerinde de etkisi olabileceğini düşündürmektedir. D vitamini seviyelerinizin uygun aralıkta olduğundan emin olun.
Karbonhidrat kalitesi ve hormon dengesine etkisi
Lif açısından zengin ve düşük glisemik indeksli karbonhidratlar, genel sağlık için faydalıdır. Rafine karbonhidratlar ise insülin seviyelerinde ani yükselmelere neden olabilir. Bu durum, seks hormon bağlayıcı globulin düzeylerini düşürerek hiperöstrojenizme yol açabilir ve östrojen bağımlı bir hastalık olan endometriozisin gelişimini tetikleyebilir. Lif açısından zengin ve düşük glisemik indeksli yiyecekler; tam tahıllı yiyecekler, nohut, mercimek gibi baklagiller, sebzeler olarak sıralanabilir.
Alkol: Bağışıklık sistemi ve östrojen düzeyleri üzerindeki etkiler
Alkol tüketimi, aromataz enzimi aktivitesini artırarak östrojen düzeylerini yükseltir. Bu da östrojen bağımlı hastalıkların gelişme riskini artırabilir. Ayrıca, alkolün bağışıklık sistemi üzerindeki olumsuz etkileri de bilinmektedir. Özellikle uzun süreli ve düzenli tüketim, bağışıklık yanıtlarını zayıflatarak kronik inflamasyona zemin hazırlayabilir. Alkol tüketiminin endometriozis üzerinde negatif etkisi olduğu çalışmalar tarafından gösterilmiştir.
Sonuç olarak;
Mevcut veriler, endometriozis gelişiminde ve seyrinde beslenmenin önemli bir rol oynayabileceğini göstermektedir. Antioksidanlar, omega-3 yağ asitleri, D vitamini ve liften zengin yiyecekler hem koruyucu hem tedaviye destek amaçlı kullanılabilirken, trans yağlar, rafine karbonhidratlar ve alkolden kaçınmak faydalı olabilir. Doğru beslenme alışkanlıklarının endometriozisle mücadelede tamamlayıcı bir yöntem olabileceği unutulmamalıdır.